17 Nisan 2015, Cum>
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile TRT'nin düzenlediği ve iki gün süren "Spor ve Medya Sempozyumu" sona erdi. İstanbul’da düzenlenen sempozyuma spor ve medya dünyasının önde gelen isimleri katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan TRT Genel Müdür Yardımcısı Erkan Durdu, spor ve medya ilişkisini, her iki sektörün de baş aktörlerinin birarada olduğu bir toplantıda masaya yatırmak ve daha doğru mesajlar aktarmanın yollarını aramak için bu sempozyumun düzenlendiğine işaret etti. Toplantının amacının mevcut yayınları kötülemek olmadığını belirten Durdu, “Sadece eksikleri ve daha iyiye ulaşmanın yollarını arayacağız. Spor yayıncılığının ya da sporun sadece futbol olmadığına dikkat çekmek gerekirken diğer taraftan sporun diğer dallarının da olduğunu vurgulayacağız. Spor politikalarını oluşturan bürokrat arkadaşlara ışık tutacağız" dedi.
TRT Genel Müdürü Şenol Göka ise benzer sempozyumların sürekli düzenlenmesi gerektiğini vurguladı. Bugünden yarına hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyleyen Göka, umutların kaybedilmemesi ve bu tür toplantıların sürekli hale gelmesi gerektiğini dile getirdi.
Fenerbahçe camiasına yapılan saldırıyı kınayan Göka, bu olayda medyanın da sorumluluğunun olduğunun altını çizdi. Bundan sonra benzer saldırıların yaşanmamasını temenni eden Göka, ”Fenerbahçe camiasına ve Türk spor camiasına geçmiş olsun diyorum. Nasıl oldu da olaylar bu hale geldi. Bunda medyanın da rolü var mı, bütün bunların hepsi konuşulacak" dedi.
Spor Medyasına Bakış
TRT Spor Genel Yayın Yönetmeni Derya Oruçoğlu'nun moderatörlüğünde "Spor Medyasına Bakış" konulu ilk oturumda Teknik Direktör Mustafa Denizli ile TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör konuşmacı olarak yer aldı.
Türk futbolunda yaşanan şiddeti bir yara olarak değerlendiren Denizli, görev yaptığı üç büyük kulüpteki yüksek tansiyonu bildiği için açıklamalarında hep insanları karşı karşıya getirecek ifadeler kullanmamaya dikkat ettiğini anlattı. Denizli, "Başarıya gitmenin kısa ve uzun yolları vardır ama sorumluluk anlayışı çok farklıdır. Ben bunu yapmaya çalıştım" dedi.
Sporda şiddetin mağdurlarından birisi olduğunu dile getiren Mustafa Denizli, A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü olduğu dönemde 1997 yılında oynadıkları Belçika maçı sonrası kendisine yapılan saldırıyı ve kaleci Rüştü Reçber'in Fenerbahçe Kulübü tesislerinde yaşadığı olayı hatırlatırken, o dönem kendisine saldıran kişinin medyada kahraman yapılmak istendiğini ifade etti. Denizli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir futbolcuyu tesislerde dövenler bu ülkede canlı yayında stadyumun ortasında halka tanıtıldı. Bütün saldırganlar medyada köşelerde, baş sayfalarda yer buldular. Hiçbir ceza karşılığı olmadan medyadan alabilecekleri bütün ödülleri aldılar. Burada bir çözüm yolu arıyorsak, özendiricilik denen bir hadise vardır. Medya özendiricidir."
Bir üniversite öğrencisinin, medyada sıklıkla ‘terörizm’ teriminin kullanılmasına ilişkin sorusu üzerine, sporla terörün yan yana gelemeyeceğini söyleyen Denizli, “Fenerbahçe’ye yapılan terördür. İkiz kulelere yapılan neyse bu da odur. Fakat stat içinde yaşanan olaylara ise terör demek yanlıştır. Ne kadar çok bu kelime kullanılırsa o kadar ciddiyetini kaybediyor” dedi.
Nasuhi Güngör ise spor ve şiddet ilişkisini anlatırken spora yüklenen anlamı ve spor etrafında oluşturulan terminolojinin gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti. "Spor mu yapıyoruz yoksa savaşıyor muyuz?" sorusunu yönelterek başladığı konuşmasında Gürngör, farkında olmadan kullanılan bir terminolojiyle statlara mabet ve tapınak dendiğini, insanların da bu ruh haliyle statlara gittiğini anlattı. Bütün bunların toplumsal gerginliklerin yansıma alanı olan spor dünyasına yansıdığı zaman, şiddetin kaçınılmaz olduğunu kaydeden Güngör, medyanın, toplumun her alanında zaten var olan şiddeti yansıttığını vurguladı. Güngör konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Medya şiddet ilişkisini konuşurken, ne olur kendi meslek grubumuza, arkadaşlarımıza haksızlık etmeyelim. Elbette, şiddetin dili medya aracılığıyla daha da üretiliyor, daha da vurucu hale geliyor. Bunu kabul edelim ama 'Şiddeti üreten medyadır, şiddetin kaynağı medyadır' dersek hem medyaya haksızlık etmiş oluruz hem de bu sorunun çözümüne dair adım atmamış oluruz."
"Spor Medyasının Görmediği isimler”
Sempozyumun ikinci gününde "Spor Medyasının Görmediği" isimler bir araya geldi.
Spor ve medya ilişkilerinin masaya yatırıldığı sempozyumda ikinci günün en dikkat çeken oturumu "Spor Medyasının Görmedikleri" oldu. Konuklar, futbol dışındaki branşlara yeteri kadar ilgi gösterilmediği görüşünde birleşti.
Sempozyumda amatör sporcularda medyada yeteri kadar gündeme getirilmediklerinden yakındılar.Olimpiyat şampiyonu milli okçu Gizem Girişmen, bu durumdan yakınan isimlerin başında geldi.
Girişmen: "Başarılarımız medyada yer almıyor"
Girişmen, "Gerek medyada sesimizi duyurmamız gerekse de başarılarımızın medyada yer alması çok zor oluyor. Benim arkadaşlarım dünya şampiyonu olduklarında televizyon ve gazetelerde çok az yer aldılar. Dünya şampiyonu olmak demek bunu dünyada en iyi yapmak demek ancak bizim ülkemizde işini en iyi yapan bizler ilgi görmüyoruz" dedi.
Sonsırma: "Türkiye'de spor medyası değil futbol medyası var"
Dünya ve Avrupa şampiyonu milli voleybolcu Gözde Sonsırma da "Spor Medyası yerine Futbol Medyası" ifadesini kullanarak farklı bir yorum yaptı.
Gözde Sonsırma, "Ben Türkiye'de bir futbol medyası olduğuna inanıyorum. Çünkü çok fazla para dönüyor. Ancak o kadar para dönmesine rağmen bizim hala futbolda dişe dokunur bir başarımız yok. Oysa biz hem Avrupa'da hem de Dünya'da şampiyon olmamıza rağmen bu kadar ilgi görmedik" ifadelerini kullandı.
Türkiye Taekwondo Federasyonu Başkanı Metin Şahin ise başarılı sporcuların tanıtılmasında spor medyasının rolüne değinerek, "Başarılı sporcuların haberlerini medya verdiğinde hem yeni yetişen sporcuların motivasyonu artıyor hem de halk motive oluyor. Neticede ilgi alaka spora yönlendirilmezse 25 milyon çocuğun geleceği de tehlikeye giriyor" diye konuştu.
"Spor Endüstrisi ve Medya"
Sempozyumunda "Spor Endüstrisi ve Medya" konusu da masaya yatırıldı. Oturumda spor medyasının ekonomi politiği, sponsorluk desteği ve spor-devlet-medya üçgeninde yaşananlar tartışıldı.
Doçent Doktor Deniz Gökçe'nin moderatörlüğündeki oturumda, ekonomist ve yönetici Erdal Batmaz, Spor Toto Teşkilat Başkanı Mehmet Kasapoğlu ile Samsun Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz konuştu.
Türk sporunda her şeyin değiştiğini dile getiren Erdal Batmaz, mevcut organizasyon yapısının aynı kaldığına dikkat çekti.
Batmaz, "Dünyada sporun yönetimi Türkiye ve birkaç ülke dışında tamamen STK'lar ve olimpiyat komitelerine dönmüştür. Devletin direk ya da dolaylı katkısı yoktur. Türkiye'de bu sorun hala devam etmektedir. Sponsorlar da bu alandan kendini çekmektedir" diye konuştu.
Sporda sponsorluğun önemini hatırlatan Spor Toto Teşkilat Başkanı Mehmet Kasapoğlu, futbolun yanında amatör branşlara da büyük katkı sağladıklarını dile getirdi. Kasapoğlu, şöyle konuştu:
"Sadece futbol değil diğer branşları da sporun önemli unsurları gördüğümüzü vurgulamak babında söylüyorum onları desteklemek adına çok ciddi mesafeler kat ettik."
Spor-devlet-medya içerikli bölümde söz alan Samsun Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ise kulüplerin dernekler yasası ile yönetilmesinin yanlış olduğunu ifade etti.
Yılmaz, "2 sene sonra bırakırken açıyor karar defterini dernek ya yazıyor oraya diyor ki falan futbolcuya şu kadar para ödedim. Şuraya bu kadar para ödedim. Buraya bu kadar ödedim. Benim kulüpten 10 milyon alacağım var hadi eyvallah deyip çekip gidiyor. Kimse de hemşerim ya bu paraları ödediysen, verdiysen bu futbolcuları almaya karar verdiysen senin kararın senden sonra kimse senin borcunu ödemeye mecburiyeti yok demiyor. Yasalar buna yönelik değil" diye konuştu.
Diğer Haberler
Milli Tenisçimiz Zeynep Sönmez Şampiyonluğa Ulaştı
Metehan'dan 1 Gümüş, 1 Bronz Madalya
Toprak'tan 2'nci Dünya Şampiyonluğu
Masa Tenisi Milli Takımımızdan Bronz Madalya
Milli Satranççımız Adar, U-25'te Şampiyon Oldu
A Milli Takım, İzlanda'dan Tarih Yazarak Dönüyor